Dünyanın Önde Gelen Değişim Liderleri, İmece Summit’te Buluştu

“Geleceğe Etki” temasıyla çevrimiçi olarak düzenlenen imece summit; Zorlu Holding’in ev sahipliğinde, imece’nin yürütücülüğünde; 18 Mart tarihinde başladı. İş dünyası, sivil toplum, akademi, kamu, girişimcilik ekosistemi gibi farklı sektörlerden etki odaklı çalışmalarıyla bilinen yüzlerce değişim öncüsünün bir araya geldiği imece summit’te; “etki yaratan topluluklar”, “etki yaratan finans”, “etki yaratan iş dünyası”, “etki yaratan liderlik” ve “etki yaratan organizasyonlar” temaları etrafında panellerden konuşmalara, atölye ve ağ geliştirme çalışmalarından yuvarlak masa toplantılarına kadar birçok etkinlik düzenlendi.

Ortak aklı çalıştırarak, ölçülebilir fayda yaratan veya buna ilham veren işleri tetikleyen sosyal inovasyon platformu imece, 18-19 Mart’ta Zorlu Holding’in ev sahipliğinde ‘imece summit Geleceğe Etki Zirvesi’ni gerçekleştirdi. Zirve, sürdürülebilir bir toplum ve gezegen için düşünen, üreten; düşünür, iş insanı, akademisyen ve fikir önderi olan yüzlerce değişim öncüsünü bir araya getirdi.

Etkinlikte, dünya çapında önde gelen yazar ve düşünürlerinden John Elkington’tan ekonomist Tim Jackson, IDEO.org kurucu ortağı ve CEO’su Jocelyn Wyatt ve Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Prof. Ufuk Akçiğit’e pek çok düşünce insanı yaptıkları konuşmalarla daha iyi bir gelecek hedefiyle 21. yüzyılda sistemsel dönüşüme dair bakış açılarını paylaşırken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin, “Yerel Yönetimlerin Değişimi Yönetmekteki Rolü” başlıklı oturuma katılarak yerel yönetimlerin değişimi yönetmedeki rolüne değinen konuşmalar yaptı.  Çevresel, ekonomik ya da sosyal meselelere etki odaklı yanıtların bulunmaya çalışıldığı etkinlikte, aralarında Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner’in de yer aldığı pek çok iş insanı, katıldıkları oturumlarda ortak akılla daha iyi bir gelecek nasıl olur sorusuna yanıt aradılar.

Dönüşümün önündeki engeller

“Değişim Gerçekten Mümkün mü?” başlıklı oturumda Next Academy Kurucusu, Akademisyen Levent Erden’in moderatörlüğünde, Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Ufuk Akçiğit ve KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır dikkat çeken açıklamalardan bulundu.

“Yeni şimdi başlıyor, şimdiye kadar gördüğümüz işin fragmanıydı” sözleriyle konuşmasına başlayan Bekir Ağırdır, dönüşümün üç parametresini zihniyet, kurumlar ve kurallar olarak ortaya koydu ve tam bir dönüşümün bu üç parametrede gerçekleşmesi gerektiğine dikkat çekti. Ağırdır, dönüşümün önündeki engelleri ise şöyle dile getirdi:  “Birincisi hiyerarşi. Hiyerarşi şemalı organizasyon şemalarımız bugünkü hıza engel. İkincisi zihni sorun. Bugünün yapısını zihin kavrayamıyor. Bundan sonra önümüzde hep belirsizlik temelli hayat var. Bütün organizasyon yapımızı buna göre düşünmeli, karar süreçlerini buna göre organize etmeli, plan ve bütçeler yerine senaryolarla iş yapmalıyız. Üçüncü engel dünyada aradaki açıkların kolayca kapanamayacağı gerçeği. Ama en büyük engel zihni yapılanmalar ve ezberlere dayanıyor.”

“Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Ufuk Akçiğit: Politika ve kurumların da dönüşmesi gerekiyor”
Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Ufuk Akçiğit,
dünden bugüne dönüşümün hep devam ettiğini, geçmişteki insanlara göre dönüşümü gerçekleştirirken daha avantajlı olduğumuzu ama bununla birlikte önümüzdeki problemlerin de daha büyük olduğunu söyledi. Yakın zamanda Profesör Daron Acemoğlu ile yaptıkları bir araştırmadan da söz eden Akçiğit, gençlik ve dönüşüm ilişkisini ortaya koyan araştırmanın detaylarını şöyle paylaştı: “Yaptığımız araştırmada Amerika’daki şirketleri inceledik. En yaratıcı şirketlerin genelde genç yöneticileri olan şirketler olduğunu gördük. Genç yöneticiler gençlerle çalışıyor ve en radikal inovasyonlar da onlardan geliyor. Gençlerle çalışmanın dönüşüm yaratmadaki etkisi şu: Kutunun dışından düşünebiliyorlar. Dönüşümü daha rahat tartışmak için gençlerin önünü açmalıyız.”


Dönüşümün önündeki engeller konusuna da değinen Akçiğit, bu noktada şöyle konuştu: “Yaptığımız araştırmalarda her ülkenin dönüşümünün önünde farklı engeller olduğunu gördük. Örneğin zamanında yapılmış iyi niyetli politikalar dönüşümün önünde en büyük engellerden biri. Almanya örneğinde özelleştirmelerde şirketlere ne kadar büyümeleri gerektiği konusunda hedefler konmuş ve hedefleri tutturamamaları halinde büyük cezalar verilmiş. Hintli şirketlerde bir şirketin büyüklüğünün o şirkete sahip olan ailenin büyüklüğü hatta kaç erkek çocuğu olduğuyla ilişkili olduğunu gördük. Çünkü güven probleminden dolayı sadece aile üyeleri şirketi yönetiyor. Amerika’da da eşitsizlikleri artıran 80’lerin başında uygulanan politikalar. O yıllarda ekonomi büyüsün diye gerçekleştirilen vergi indirimleri ve birleşme satın almanın önünün açılması bugün sadece büyük şirketlerin daha da büyümesini sağlayan bir ortam yaratmış. Zamanında uygulanan politikalar işe yaramıyor olabilir. Sadece insanların değil politika ve kurumların da dönüşmesi gerekiyor.”

Levent Erden: ‘Artık yerleşik, hiyerarşik, katı sistemlere hızla veda etmek gerekiyor.”

“Ben dönüşümün yeni başladığını düşünüyorum. Bana sorarsanız 21. yüzyıl da yeni başlıyor. Nasıl ki 20. yüzyılı ikinci dünya savaşından sonra yani 1945’lerde başlatıyoruz, şimdi de 21. yüzyıl aslında 2025’lerden sonra anılacak diyen Erden sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Çünkü pek çok şey değişip, dönüşüyor ve artık bu inanılmaz hızlı. Dönüşümü herkes teknolojiyle anlıyor ve başlatıyor ama dönüşüm, tüm kurumların, şirketlerin, kurulların içerisinde yer aldığı çok katmanlı ve aktörlü bir organizasyonu işaret ediyor. Bunu yaparken de gençleri, inovasyonu ciddiye almak gerekiyor. Artık yerleşik, hiyerarşik, katı sistemlere hızla veda etmek gerekiyor.”

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin: İklim kanunu çıkarmamız gerekiyor”

Yerel Yönetimlerin Değişimi Yönetmedeki Rolü” başlıklı oturumda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşmacı olarak yer aldı.

Yeşil dönüşümün ve yeşil ekonominin özellikle sanayi şehrinde çok önemli olduğunu belirten Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin, dünyanın gündemi ve önceliklerinin değiştiğine dikkat çekti. Birleşmiş Milletler’de yıllar önce sürdürülebilir kalkınmanın, insani ve çevresel kalkınmanın öneminden bahsedildiğini hatırlatan Şahin, “Dünya insani ve çevresel kalkınmayı zamanında yapsaydı bu pandemiyle karşı karşıya kalınmayacaktı. Bugün yaşanan hastalıklar, kuraklık ve şiddet aslında bir sonuç” dedi. Şahin, bu alanda yapılması gerekenleri ve belediye olarak yaptıklarını da şöyle paylaştı: “Tüm bunlar olmasın diye koruyucu önlemlere kafa yormalıyız. 2014 yılında belediye başkanı olduğumda imar ve ulaşım master planının yanında bir de iklim master planını yaptık. Şehri kirletici unsurları ortaya koyduk. Şehrin toprağını, havasını,  suyunu nasıl koruyacağımızı düşündük, bu konuda çalışmalar yaptık. Gaziantep bir sanayi şehri. Çevreyi korumak için alınması gereken önlemler var.  Nizip Çayı’nda yüksek biyolojik arıtmaya geçtik. Ulaşım karbon salımıyla çevreyi kirleten en büyük unsur ve bütün metropollerin en büyük sorunu. Biz bu kapsamda hem filolarımızı gençleştirdik hem yeni otobüsleri doğalgaza çevirdik. Elektrikli bir otobüs aldık, denemeye başladık. Şimdi elimizdeki filoyu elektrikliye nasıl çevirebiliriz onu çalışıyoruz. Bizde hızlı göçten gelen kentsel dönüşüm ihtiyacı var. İmarlı bölgede kömür kullanımı çok yüksekti. Orada doğalgaz kullanımını yüzde 90’a çıkardık. Şehrin her noktasına hava ölçüm cihazı yerleştirdik. Ölçmediğiniz hiçbir şeyi düzeltemezsiniz. İyileşmeyi görmeniz lazım. Şehrin suyu bitmişti, Düzbağ Projesi’ni hayata geçirdik. Düzbağ, Melen’den sonra Türkiye’nin en büyük su projesi. 130 kilometreden Düzbağ bölgesinden suyu çelik borularla tüneller açarak getirdik. Bu projeyi 2 yılda bitirdik. Bu proje olmasaydı şehirde bugün su yoktu. ‘Yeşil Şehirler Huzurlu Nesiller’ projesini çalıştık. 100. yıldayız 27 milyon fidan dikeceğiz. Geçtiğimiz yıl 3 milyon yeni fidan dikildi. Bu yıl 7 milyon fidan dikmemiz lazım. Şehirde hayırda ve ağaçlandırmada yarış var. Ayrıca hızlı bir iklim kanunu çıkarmamız gerektiğine inanıyoruz. Belediyeler Birliği olarak nasıl bir iklim kanunu çıkması gerekiyor buna çalışmalıyız.”

Ekrem İmamoğlu: “Yerel yönetimde reforma ihtiyaç var”

İstanbul için yeşil dönüşümün önemli bir ihtiyaç olduğunu belirten İmamoğlu, göreve geldikten sonra Kemerburgaz ve Hacıosman’da bulunan kent ormanlarını hizmete açarak 2020 yılında 3 milyon metre kareye yakın iki ormanda aktif yeşil alanı İstanbul’a kazandırdıklarını belirtti. Şu anda Kemerburgaz kent ormanında 3 milyon 600 bin metrekarelik bir alanı daha hazırladıklarını ifade eden İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böylelikle bu iki alanda 6 milyon 300 bin metrekareyi aşan muazzam bir aktif alanı İstanbulluların hayatına katmış olacağız. Özellikle dere havzalarını ve yıllardır tartışılan Ayamama ve Kurbağalıdere gibi 15 noktadaki dere havzasıyla ilgili sıkı bir çalışma yapıyoruz. Temiz su, atık su ayrımı yapıyor, su yönetimini etkin bir şekilde yeşil dönüşümün içine katarak 15 yaşam vadisi tasarlıyoruz. Atık yönetimiyle ilgili ciddi adımlar atıyoruz. İstanbul’un yüzde 15’lik çöpünü yakarak enerjiye dönüştürecek bir tesisimizi mayıs ayı içinde tamamlıyoruz. Buna ilave aynı kapasiteye yakın şehrin iki farklı yakasındaki iki tesis için de fizibilite çalışmalarını yürütüyoruz. Tüm bu dönüşümü bütüncül bir yapıda yönetiyoruz. Dönüp baktığınızda yerel yönetimin reforma ihtiyaç duyduğunu da görüyoruz. Kentin sahibi bu kentte yaşayan insanlar olmalı. Hesap sormalı, denetlemeli. Hem yasal düzenlemelerde hem yönetimde olan insanların yerel demokrasiye inançlarını ortaya koyma konusunda reforma ihtiyaç var. Biz İstanbul olarak örnek modeller üretmeye gayret ediyoruz. Kent meydanlarından yeşil alanlarının tasarlanmasına kadar birçok alanda süreci halkla birlikte yarışmalar yaparak yönettik. Adil, yeşil ve yaratıcı olmak üzere üç ana prensip üzerinden bir gelecek vizyonumuz var. Katılımcılığı önemsiyoruz. Bir sokağın bile ihtiyacını orada oturan insanlarla yönetmek için maksimum demokrasiyle, yeni nesil bir yerel yönetim anlayışıyla çalışıyoruz.”

Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner: ‘Yaşadığımız toprakların 5 bin yıllık deneyimini en yeni teknolojilerle, bilimle, yapay zekayla buluşturmamız lazım’

“Değişim İçin Hızlandır” başlıklı oturumda Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi Öğrencisi Deniz Aycan, MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, Teyit Kurucusu Mehmet Atakan Foça, UNDP Türkiye Ülke Ofisi Mukim Temsilci Yardımcısı Sukhrob Khojimatov, iş dünyasında değişimi hızlandıracak gelişmeleri paylaştılar.

Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, pandemiden önceki değişimi evrim olarak nitelendirirken pandemiden sonraki değişimin devrim olarak kabul edilebileceğini söyledi.Herşeyin çok hızlı değiştiğini ifade eden Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki pandemiden sonra neden değişmeli, nasıl değişmeli? Daha iyi bir yaşam için, insanın ve insanlığın devam etmesi için, iyilik için, geçmiş kuşakların ve bizlerin hatalarının tekrar etmemesi için, hayat öyle gerektirdiği için değişmeli. Değişmemenin maliyeti iyi yönde değişmekten çok daha fazla olduğu için değişmeli. Başka şansımız olmadığı için değişmeli.

Türkiye’nin kuruluşundaki iki temel prensibe geri dönerek değişmeliyiz. Gelişmiş medeniyetleri çıpa alarak onları nasıl geçeceğimizi planlamalıyız. İkincisi; bilimi, insanı ve evrensel vicdanı her şeyden üstün tutarak, ciddi bir değerler onarımı da gerekiyor. Pandemi bize bir insan sağlıklı ve güvende değilse 7 milyar insanın da risk altında olduğunu gösterdi. Kimseyi geride bırakmayan bir ilerlemeyi hedeflemeliyiz. 2015’te tüm devletlerin kabul ettiği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacına uygun olacak şekilde tüm sektörler kendilerini yenilemeli. Yönetim kurullarına tavsiyem var: Sürdürülebilirlik artık bir itibar yönetimi ve iletişim faaliyeti değil. Değişmek için bir musibetin sizi bulmasını beklemeyin, musibet hepimizi buldu. En büyük gücümüz insan sermayemiz. Yaşadığımız toprakların 5 bin yıllık deneyimini en yeni teknolojilerle, bilimle, yapay zekayla buluşturmamız lazım. Çok vakit kaybettik ama hala şansımız var. Hukukun üstünlüğü, demokratik değerler, ifade özgürlüğü, kadın ve çocuk hakları konusunda gerekenler yapılmalı. Paris Anlaşması’nı örnek olarak alabiliriz. Türkiye imzacı ama hala onaylamadı. Türkiye genel çevresel performansta 57 ülke arasında 48. sırada. Sera gazı kategorisinde düşük, enerjide ise çok düşük bir performansa sahip. Buralarda sektörler bazında yapılacaklar çok iş var. Üretim biçimini değiştirmek gerekiyor. Katma değer ve yenilik üretmezsek cari açık vererek büyüyen borçlu bir ülke olmaktan kurtulamayız. Yeşil üretime en büyük yatırımı yapmayı planlayan Avrupa Birliği’ne aday üyeyiz. Sınır komşusu olduğumuzu hatırlamak bile potansiyelimizi gerçekleştirmek için bize cesaret vermeli. Rekabet anlayışımızı da bu yönde değiştirmeliyiz.”

Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül: Hiyerarşik düzeni azaltarak organizasyonu yeniden şekillendirmek gerekiyor”

Değişmeyen hiçbir şeyin sürdürülebilir olamayacağını söyleyerek sözlerine başlayan Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, Zorlu Holding’in dönüşümü için en önemli adımlarından birinin 2016 yılında hayata geçirdikleri Akıllı Hayat 2030 sürdürülebilirlik stratejisi olduğundan söz etti. Bu kapsamda; tüm faaliyetlerini daha sürdürülebilir hale getirmeye odaklandıklarını anlatan Yüngül, sürdürülebilir değişim yaratma konusunda eğitim ve bilimin de önemine dikkat çekti. Yüngül, konuyla ilgili şöyle konuştu: “Bilim ve eğitimi merkeze koymadan ve zihniyeti bu odak üzerinde değiştirmeden bir yere gidemeyiz. Kurumları mutlaka bu bilinçle güçlendirmek; empati duygusu ve adalet temelli kuralları koyup uygulamak, tüm bunları yaparken de hiyerarşik ortamı azaltarak organizasyonu yeniden şekillendirmek gerekiyor.”

Gelişim ve çağın gereksinimlerini yakalamak adına Ar-Ge’ye yatırımın da önemli olduğunu ancak bu noktada yöntemin sorgulanması gerektiğine dikkat çeken Yüngül, bu konudaki görüşlerini de şöyle ortaya koydu: “Özellikle start-up dediğimiz girişimcilerin patent almalarını artıramazsanız sürdürülebilir büyüme ve refahı yakalamada geri kalırsınız. Patent üretme yaşınızı gençleştirirseniz, gençlerin ürettiği patent sayısını artırırsanız sürdürülebilir büyümeyi yakalarsınız. Bunu araştırmalar da ortaya koyuyor. Batı ülkelerinde özellikle start-up’ların patentlerinin çok fazla olması, patent üretme yaşının düşük olması refahı artırıyor. Doğu ülkelerinde tam tersi olduğu için sürdürülebilir büyüme olmuyor. Bir diğer önemli konu da gençleri daha çok sürece dahil etmek. Ülke yönetiminde de şirket yönetiminde de gençleri kapsamadığınız zaman iş sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Büyümek istiyorsak her konuda mevcut işlerimizi ve bakış açılarımızı yeniden ele almak ve daha farklı yapmak zorundayız.”

“Eşitsizlikler bizi derinden rahatsız ediyor”

Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi Öğrencisi Deniz Aycan, gençler olarak değişim için önemli bir rolleri olduklarını söyledi. Bir genç olarak değişimi üç başlıkta ele aldığını ifade eden Aycan, değişimin nasıl gerçekleşebileceğini de şöyle anlattı: “Birincisi temsiliyet. Daha çok yerde kendi düşüncelerimizi temsil etmemiz gerekiyor. İletişim çağında doğduğumuz için diğer nesillerden farklı düşünüyoruz. Daha çok sahneye çıkarılmamız gerekiyor. Bu olduğu sürece değişim de olacak. Dünyadaki eşitsizlikler bizi derinden rahatsız ediyor. Bu daha önceki nesillerin anladığı bir rahatsızlık değil. Siyasi anlamda biz birbirimizden ayrışmıyoruz. Ortak bilgilerle büyüyoruz ama buna rağmen büyük bir eşitsizlikle karşı karşıyayız. İlk defa bizim neslimiz bir araba bir ev hayali kurmadan, bunları alamayacağını bilerek eğitimini karşılayarak ilerliyor. Bizim dünyaya bakış açımız beklentilerimiz diğer nesillerden çok farklı. Bunların anlaşılması çok önemli. Biz tüm paydaşları masada istiyoruz. Değişim böyle oluşur.”


MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, geleceğin hızla gelmeye başladığını belirtirken geçmiş yüzyıldan kalma müfredatla 21 yüzyıl ihtiyaçlarının karşılanamayacağını söyledi.  Pandemi öncesinde de eğitim sektöründe sürekli dijitalleşmeden bahsedildiğini ancak pandemi döneminde bunun balon olduğunu gördüklerini dile getiren Erkut, “Eğitim sistemimiz neredeyse tamamen çöktü. Altyapısını oturtmuş olan eğitim kurumları eğitime devam edebildi. Dijital olarak böyle bir sürece hazır olanla olmayan arasındaki fark net olarak ortaya çıktı” dedi.

“Değişim pandemiden sonra onarmak demek”

Teyit Kurucusu Mehmet Atakan Foça, pandemi başta olmak üzere yaşanan birçok sorun ve krize karşı daha önce bilim insanı ve uzmanın uyarıda bulunduğunu hatırlattı.  Sorunlar ortaya çıktıktan sonra panikle çözmeye çalışmak yerine henüz oluşmadan yavaş bir şekilde çözmeye çalışmanın insanlığı geleceğe taşıyacak en önemli etkenlerden biri olduğunu dile getiren Foça sözlerini şöyle sürdürdü:Panikle yanlış kararlar alarak bir sürece yaşamak yerine bu yaşananlardan bir ders almalıyız. Tüm kurum ve ekosistemler yaşayan zamanında değişime ayak uydurmalı. Bence değişim pandemiden sonra onarmak demek. Çünkü bize bırakılmış birçok enkaz olduğunu düşünüyorum. Hem gençler hem yeni iş modelleri deneyen sosyal yenilikçiler olarak bizim görevimiz, dünyayı, gezegeni, iş modellerini toplulukla bağlarımızı tekrar onarmak. Değişimin ancak böyle pozitif etkiye dönüşebileceğine inanıyorum.”

UNDP Türkiye Ülke Ofisi Mukim Temsilci Yardımcısı Sukhrob Khojimatov da sözlerine koca bir devrimle karşı karşıya olduğumuzu söyleyerek başladı. İnsanların telaş içinde olduğu bir atmosferde bunca belirsizlikle başa çıkarak savaşmaya ve yolunu bulmaya çalıştığını belirten Khojimatov, sözlerini şöyle sürdürdü:Eğitimden bahsediyoruz ancak üniversite diplomamızı aldıktan sonra eğitim hayatı devam etmeyince bu büyük bir sorun oluyor. O diploma sizi 25 yıllık kariyer boyunca taşıyamaz. Eğitimde de teknolojiden bahsediyoruz. Örneğin uzaktan eğitimde belki altyapımız yeterliydi ancak felsefemiz ve mentalimiz yeterli değildi. Yapılması gereken tüm bu belirsizliğin içinde telaşa kapılmadan iş birliği ortamı oluşturmak ve çözüm aramak. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri için de gerçekten harekete geçmemiz gerekiyor. Milli geliri artırmak yerine sosyal önceliklere odaklanmalıyız.”