Murat Ülker “gizli gizli” edebiyat yapıyor

Yıldız Holding’in Yönetim Kurulu üyesi Murat Ülker, kendi ismiyle oluşturduğu sitede uzun süredir yazılar yayınlıyor. Bunlar ilk bakışta iş ve yaşama dair çoğu profesyonel metinlerden alıntılarla ilerleyen yazılar. Fakat iş hiç de öyle değil. Murat Ülker, öykü yazıyor ve bu hal bir edebiyatçının gözünden kaçmıyor.

Her ne kadar gazeteci olsam da, hiçbir zaman diğer meslektaşlarım gibi cevval, atak, önde giden bir muhabir ve editör olmadım. Böyle bir yarışa hiç katılmadım. Gazetecilik benim açımdan edebiyat metinlerimi yazmam üzere finanse eden ve yine yazıya dayalı bir iş oldu. Gerçi beceremezdim ama iyi bir gazeteci olursam, olmaya kalkarsam; bunun edebiyat yazarlığımı gölgeleyeceğini düşündüm, saçma bir şekilde o düşünceden korktum. 18 yıl ulusal gazetelerde çalışırken de böyleydi, son 2 yıldır mecburi bağımsız gazetecilik yaparken de. Gerçi artık bağımsız gazetecilik yapmak beni finanse etmiyor ama insan yapmadan da duramıyor. Tıpkı roman yazmadan duramadığım gibi. Bu nedenle de yazıyla olan köklü, eski ve sağlam ilişkimi derinleştirerek sürdürmeye çalışıyorum.

Kendini Okutmayı Bilen Yazar

Hep Dostoyevski, Orhan Pamuk ve Calvino okumuyorum. Yazının yani edebiyatın her türünün yakın takipçisiyim. Kim, hangi metni, nasıl yazmış; yazıyor; anlatı biçimini kullanıyor hep merak ederim. Yakından izlerim. Ne öğrenebilirim diye okurum. Sonra bir daha okurum, yazarın verdiği ya da vermeye çalıştığı anlamı almaya uğraşırım. Anlatı biçimleri üzerine de düşündüğüm ve yazdığım için o metni masaya yatırır, alt anlamlarına inen bir cerrahi operasyon yapar; notlarımı tutarım. Bu çabayı son dönemde Yıldız Holding’in Yönetim Kurulu üyesi ve eski Başkanı Murat Ülker’i yakından izleyerek sürdürüyorum LınkedIn’de. Özellikle yazılarını yayınlamasını bekliyor, verdiği linke tıklayıp www.muratulker.com ‘da okuyorum. Peki, ama neden?

Murat Ülker’in küçükken kamyon şoförü olmaya dair tutkusunu anlattığı yazısı.

Murat Bey ile (artık çok düşük bir ihtimal benim bağımsız çalışmam nedeniyle) bir gün, bir toplantıda karşılaştığımızda ‘yazılarınız hakkındaki fikirlerim’ diye söze girmek için değil. Milyar dolarlık servete sahip bir iş insanı, acaba hayata nasıl yaklaşır diye bir ekonomi gazetecisi bakışıyla da değil. Murat Bey’in yazılarını, hayatta ağır ağır ama içi dışı bir pişmiş böylece insana, yaşama ve para ilişkilerine bakışı demlenmiş bir tecrübenin metin iklimine hakim olmak için okuyorum.

Bir İnsan Neler Düşünüyor

Tanınmış, takip edilen, gündem yaratan bir gazeteci değilim fakat bu mesleki geri plan hali Türkiye’nin önde gelen siyasetçileri, akademisyenleri, sanatçıları ve iş insanlarıyla tanışmadığım, off the record sohbetlerde bulunmadığım anlamına da gelmiyor. Gazeteciliğin edebiyatı besleyen en önemli özelliği, yaşadığın ülkenin dinamiklerini yakından tanıma ve bunu hayat gerçekliğinden edebiyat gerçekliğine dönüştürürken kurgu yapmayı olabildiğince azaltma, gerçeği daha fazla ön plana almaya yarıyor. Fakat tanışmak isteyip de bunu gerçekleştiremediğiniz kişilerle iletişimin en kolay yolu, onlar hakkındaki kitapları yada kendileri metin üretiyorsa onu okumaktan geçiyor. Murat Bey ile bir basın gezisinde buluşacaktık 2018’de. Suudi Arabistan’a yapılacak ziyarete son dakika iptali nedeniyle katılamadığı için bu mümkün olmadı. Sonra da yolumuz bir daha kesişmedi. Ve ardından gelen Covid-19 süreci, yeni normal derken hayat herkes için daha çetrefilli ve daha katlanması zor hale geldi. Bu dönemde Türkiye’de neler oluyor; insanlar nasıl yaşıyor merakım depreşti. Çünkü 1992’den başlayıp, sonra zaman sapması yaparak 17’inci yüz yıla gittiğim, ardından 1970’lere uzandığım Türkiye’yi romanlarla anlatma serüvenimde iş eninde sonunda güncel tarihe de gelecek ve günümüzü de anlatacağım. Ama yaşıyor olsam da, kendi tanıklığım yetmeyeceği için toplumun her kesiminin hayatı yaşama ve algılama notlarına ihtiyaç duyacağım.

Beğeni Almak İşin Doğasında Var

İşte tam da bu sırada Murat Ülker’in internet sitesi ve yazıları devreye girdi. Off road macerasından, pladis’in Metaverse aleminde konumlanmasına, aile şirketlerinin devamlılığının sağlanmasından, dünyayı ele geçirebilecek bir dijital salgına kadar konunun ehli isimlerin İngilizce metinlerinden kaynak ve alıntılarla ilerleyen bir yazı serisiyle karşılaştım. Üstelik modern sanattan (itiraf edelim, edebiyat konusuna hiç girilmemiş) iklim felaketine ve şirketin ana kolu olan gıdanın güvenliğinden teminine değin bir dizi yazıyı okudum. Ve şöyle düşündüm:

Her metin, onu okuyacak kişiden beğeni alma amacıyla yazılır. Bu yazının harf ve anlam dizilimi kadar doğal, aynı zamanda da yazarın metni karşısında kazandığı paranın karşılığından bazen önemli, bazen de daha önemli olan bir sonuçtur. Murat Bey’in yazıları, sadece hissedarı olduğu şirketin binlerce çalışanı, yüzlerce yöneticisinin beğenisini alma ya da onlara aile şirketlerinin devamlılığı konusunda bir patronun, dünyadaki benzer tecrübeleri ne denli yakından izlediği mesajını verme amacını taşımıyor. Çünkü Murat Ülker, soy ismi ile müsemma bir kitleye seslenmiyor. Ya da Türk iş dünyası ile sınırlı LinkedIn’de yaratılan bir beğeni ve ‘Ne entelektüel insan’ sonucunu aramıyor.

Bir Romana Dönüşmeye Başladı

Benim gibi yıllarınızı yazının peşinde geçirmişseniz, bir metnin kurgusu, alt anlamları ve yaptığı vurguların yazarı tarafından o metne duyulan arzuyu da ortaya koyduğunu bilirsiniz. Murat Ülker’in yazıları, bilgin bir milyarder ya da entelektüel bir iş insanının kalemi olmaktan daha derin, kendine okur arayan bir yazarın (çikolata markası olmayan) albeni yaratma çabasından ırak bir tutumla yazılmış. Yani kurguya yatkın, metin inşasını bilen ve yazı psikolojisini öyle kursla ya da bunu öğreten kitaplarla belleyemeyecek şekilde doğal bir yetenekle oluşturan bir ‘yazar’ın metinleri bunlar. Ve benim takdirime de hiç ihtiyacı olmayan, kendi kitlesini, okurunu bulmuş metinler. Ama dedim ya işimiz yazıyla. Hele ki içinde metin inşa sanatı yani edebiyat da varsa. Gerçi Davos Ekonomi Forumu’ndan ya da NFT’den bahseden veya Dünyanın en eski bisküvi fabrikasını ele alan bir yazıda edebiyat ne gezer, amma şişirdin diyenler çıkar, çıkacaktır da. Gel gelelim yazar, bu metinleri artık mütevazı bir şekilde değil de, gerçek üstü edebiyata bulaşmaya meyletmiş bir yazar olarak kaleme alıyorsa, iş orada benim için bir rakip edebiyatçının okurlarına çaktırmadan modern bir romanı belli etmeden usul usul yazdığını anlatır ki, bunu bir düello çağrısı olarak anlarım.

Öykü yazınız Murat Bey, iş ve özel hayata dair yazılarınızın içinde Halley’in iki bisküvisinin arasındaki marşmelovdan daha çok edebiyat var. Bu tadı esirgemeyiniz. ‘Küçükken Kamyon Şoförü Olmayı İsterdim’ adlı yazınızın bir öykü olduğunu kabul ediniz…